...La İlahe İllallah Muhammedun Resulallah...
   
  Peygamber Efendimizin (Hz. Muhammedin) Hayatı Ve İsLam
  SeLam Verme Adabı
 
 Selamlarin en guzeli Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (sallalahu alehi ve sellem)’in uzerine olsun.

 

Allah; birbirimize verdigimiz selamlari kendi katinda makbul olan dualardan eylesin.

 Amin!

"Es-selêmü aleyküm"

«Size selâm verildiğinde, siz de ondan daha güzeliyle selâm verin veya aynısı ile karşılık verin. Şüphesiz ki Allah her şeyin hesabını sorucudur.»

Selam; Allah'ın cc 99 güzel isminden biridir. Her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan; Her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran; Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden manasındadır.

İki Müslüman karşılaşınca veya ayrılırken birinin diğerine; "Es-selêmü aleyküm" veya "Selêmün aleyküm" yâni (dünyâda ve âhirette selâmette ol, sıhhat ve âfiyet, dünya ve ahiret meşakkatlerinden beri olmak, mü'min kullardan dua, meleklerden istiğfar, peygamberlerden şefaat sizin üzerinize olsun) demesi, diğerinin de; "Ve Aleyküm selâm" yâni (Bana ettiğin bu güzel duâ senin de üzerine olsun) demesidir. Selamlaşmak yerine günaydın tünaydın gibi hiç bir manasız sözlerle biri birini karşılamak Müslüman için büyük gaflettir.

Birbirinize selâm veriniz. Hadîs-i şerîf-Tirmizî, Müslim

Îmân etmedikçe Cennet'e giremezsiniz. Birbirinizle sevişmedikçe tam îmâna kavuşamazsınız. Size bir şey göstereyim mi? onu yaparsanız, sevişirsiniz. Aranızda selâmı çok yayınız. Hadîs-i şerîf-Müslim

Müslüman'ın Müslüman üzerinde beş hakkı vardır. Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak, cenâzesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp; "Elhamdülillah" deyince; "Yerhamükellah" diyerek cevap vermek. Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim

Selâmda sünnet şöyledir ki; önce büyük küçüğe, şehirli köylüye, devedeki ata binmiş olana, attaki merkebde olana, merkeb üstündeki yaya yürüyene, ayakta olan oturana, az olan çok olana, efendi hizmetçisine, baba oğluna, ana kızına verir. Rütbe ve nimeti çok olan önce verir. İki Müslüman, birbirine aynı anda selâm verirse, her ikisinin de birbirine cevâb vermesi farz olur. Birbirinden sonra selâm verirlerse, ikincisinin verdiği selâm cevâb yerine geçer. Çok kimseye selâm verildiği zaman, bir kişi, hattâ bir çocuk cevâb verince, ötekiler vermese de olur. İki Müslüman karşılaşınca, birinin "Selâmün aleyküm" demesi sünnet, diğerinin cevap olarak "Ve aleyküm selâm" demesi farz-ı kifâyedir. (Muhammed Rebhâmî)

HADİSLER VE AÇIKLAMALAR

Çoğu din bilginlerimize göre selâm vermek sünnet, almak da vaciptir. Bu hükme de manasını verdiğimiz âyetteki, «selam verin.» emrinden varıyorlar.

Selâm veren bir kimseye iki şekilde karşılık verilir:

a) Daha güzeliyle.

Selâmın daha güzeli şöyle olur. Meselâ size, «Selâmun aleyküm» diyene, siz de «Aleyküm selâm ve rahmetûllah» diye mukabele edersiniz. Eğer selâm veren, «selâmûn aleyküm ve rahmetûllah» demişse, siz de, «Aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berekâtûh.» diye karşılık verirseniz, bu son şekil selâmın en güzel şeklidir. Bundan daha güzel selâm yoktur.

b) Aynı sözlerle.

Bu selâm şekli, selâm verene aynı sözlerle karşılık vermek suretiyle verilen selâmdır. Meselâ size, "Selâmûn aleyküm." diyene siz de, «Aleyküm selâm," diye cevap verirsiniz.

Peygamberimiz diyor ki:

Hadisi rivayet eden anlatıyor: Birgün birisi Peygamber'e (s.a.v.), «Esselâmû aleyke» diyerek selâm verdi. Peygamber de, "Ve Aleykes-selâm ve rahmetûllah.» diye cevap verdi.

Bir başkası, «Esselâmû aleyke ve rahmetûllah» diye selâm verince Peygamberimiz (s.a.v.) ona, "Ve aleykes-selâm ve rahmetûllah; ve berekâtûh» diye mukabelede bulundu.

Bir başkası da, «Esselâmû aleyke ve rahmetûllahi ve berekâtûh» diye selâm verince peygamber de ona sadece, "Ve aleyke» diye karşılık vermekle yetindi.

Bunun üzerine selâm veren adam, «Ey Allah'ın elçisi!.. Bana selâm verirken selâmınızı kısa kestiniz. (Yukarıda âyeti okuyarak) bu Allah kelâmının gereğini niye yerine getirmediniz?» diye sordu. Peygamber de şöyle cevap verdi: «En geniş ve güzel şekliyle selâm verdiniz. Bana bir şey bırakmadınız. Ben de sizin selâmınızı aynen size iade etmek zorunda kaldım.»

Selâm almak vaciptir. Fakat bir topluluğa verilen selâmı, oradakilerden biri aldı mı, borç diğerlerinden düşer. Ve şu kimseler de selâm alamazlar:

  1. Kur'an okumakta olan,

  2. Cuma günü minberde hutbe okuyan,

  3. Hamamda yıkanmakta olan,

  4. Tuvalette bulunan,

  5. Ezan okuyan,

  6. Namaz kılan,

  7. Sofrada yemek yiyene,

  8. Dua eden, 

  9. Su içen.

Peygamberimiz diyor ki:

l— Selâm, Yüce Allah'ın isimlerinden birisidir. Öyleyse selâmı aranızda yaygınlaştırınız.

Bir başka rivayete göre şöyledir. Bir mü'min, diğer bir mü'min kardeşine selâm verdiğinde, selâmı iade eden mü'mine melekler yetmiş defa rahmet okurlar, eğer iade etmezse selâm vereni kırmakla birlikte meleklerin de yetmiş defa lanetine uğrar.

Dini Hikaye:

SELÂM VE EBU MÜSLİM HAVALÂNÎ

Ebu Müslim Havalânî bir gün bir topluluğun yanından geçerken onlara selam vermez. Yanındakilerden biri kendisine bu hareketinin sebebini sorunca Ebu Müslim şöyle cevap verir:

«Selam vermeyişim, selâmımı alamayacaklarından ve de meleklerin lanetine uğrayacaklarından korktuğum içindir.»

— Bahrul-Ulûm —

Bir topluluğun yanından geçerken onlara selâm veriniz. Onlara selâm verdiğinizde selâmınızı iade etmeleri üzerlerine vacip olur.

— Bostânûl-Arifin —

Ayaktaki oturana, büyük küçüğe, binek olan yürüyene, at üstündeki eşek üstündekine selâm verebilir. Yine senin ardından gelen kimse cevabını duyurmak şartıyle, sana selâm verebilir. Çünkü duyurmazsa cevap olmaz.

Kişi evine girdiğinde çoluk çocuğuna selâm vermelidir. Eğer evde kimse yoksa, "Esselâmüaleyna ve âlâ ibadillâhissalihin.» diyerek selâm vermelidir. Çünkü orada bulunan melekler onun selâmını iade ederler. Öylece de bereket artar.

Sözün burasında çocuklara selâm vermek konusuna dokunmak isteriz.

«Çocuklara selâm verilir mi, verilmez mi?» Bu konu din âlimlerimiz arasında görüş ayrılıkları doğurmuştur. Bazıları verilir, bazıları da verilmez diyen görüşler savunmuşlardır. Bazıları da selâmı vermek, terk etmekten daha iyidir, demişlerdir. Biz de sonuncu görüşü destekliyoruz.

Sahibine bir adam Ahmed'e selâm verip de bu selâmı Mehmed iade ederse, Ahmed'den borç düşmez.

— Zübdetül-Mesail —

SELÂMLAŞMAK ADABI

Birbiriyle yolda karşılaşan iki kişiden hangisinin daha önce selâm vermesi gerektiği noktasında fıkıh alimleri ayrı görüşlere sahiptir. Bazılarına göre şehirden gelenin, köyden gelene önce selâm vermesi gerekir. Çünkü şehirli daha çok güven telkin edicidir. Bazılarına göre de köyden gelenin önce selam vermesi icap eder. Çünkü şehirden gelen daha üstün yerden geliyor.

Ey saadet yolcusu!.. Bu anlattıklarımız sana yol gösterici olarak yeter. Eğer kanaat getirirsen. Bu ışık saçıcı sözlerimizi halkada yay ve 

alimlerin parıl parıl parıldayan ilim kılıçlarından sakın. Onların gösterdikleri yoldan sakın ayrı düşme.

Peygamberimiz diyor ki:

Herhangi bir eser, kitap veya mektubunda salavat getiren kimsenin ismim oradan kazınmadığı sürece melekler daima Allah'tan affını dilerler.

SELAMLAŞMAK ŞEKLİ VE SELÂMIN HÜKMÜ

Birbiriyle karşılaşan iki kişi konuşmazdan veya hacetleri görmeden önce selâmlaşmak zorundadırlar. Bu şekilde hareket etmek sünnettir, verilen selâmı dinlemek de en doğru görüşe göre vaciptir. Selâm verenin selâmını aldıktan sonra tekrar sahibine iade etmek farzı kifâyedir. Eğer bir topluluğa selâm veriliyorsa, toplulukta bulunanlardan birinin selâmı alıp vermesi yeter. Tek tek hepsi alıp verirse sevap ve fazileti daha çoktur.

Selâm iade etmek vaciptir. Ayrıca iade ederken selâm sahibine duyurmak da gerekir. Eğer duyurulmazsa borçtan kurtulamaz. Eğer selâm verdiğimiz kişi sağırsa, dudaklarımızı kıpırdatmak suretiyle selâm verdiğimizi belirtmemiz gerekir.

Biri sana, «Esselâmû aleyke.» demek suretiyle tekil olarak selâm verirse sen ona, «Esselâmû aleyküm.» diyerek çoğul olarak selâm ver Çünkü mü'mine yaraşan hareket, çoğul olarak selâm vermektir. Çünkü tekil olarak verildiğinde melekleri selamdan mahrum bıraktığı gibi sahibini de meleklerin vereceği selâmın sevabından yoksun eder.

Gerçi melekler bizim selâmımıza muhtaç değildirler, ama biz onların rahmet okuyan selâmlarına şiddetle muhtacız.

SELÂMI İADE ETMENİN ŞEKLİ

Selâmı verene selâmını iade etmenin en güzel şekli, «Ve aleykümüsselâm» demektir. «Ve harfini» getirmeden de olur, fakat faziletinden mahrum kalmak vardır.

Selâm verirken, «Esselâmû aleykûm» demek suretiyle elif lam ile vermek de caizdir, elif lâm'sız da. Fakat namazın sonunda selâm verirken mutlaka selâmın başına elif lam getirmek yani, «Esselâmû aleykûm ve rahmetullah» demek şarttır.

Selâm verenin selâmını hemen almak gerekir. Biraz geciktirildikten sonra alınan selâm cevap sayılmaz. Hatta selâm alınmamış sayıldığı için günaha girilmiş olur. Selâm almamak ise mü'min kardeşimize ihanet demektir. Bir başka yerden elçi vasıtasıyla veya mektupla gönderilen selâm kişinin hemen (ve aleyhis-selâm) diyerek alması, ayrıca, bir iki satır yazıyla o selâma hemen cevap vermesi gerekir.

KİMLERE SELÂM VERİLMEZ

Şu kimselere dinimizce selâm vermek doğru değildir;

  1. Kâfire,

  2. Kumar oynayana,

  3. İçki içene,

  4. Zina edene,

  5. Fal bakana,

  6. Dinde olmayan şeyleri uyduranlara.

Bunlardan kâfirin verdiği selâmı alıp almama konusunda ayrı görüşler vardır. Hanefî mezhebine göre kâfire selâm vermek haram, fakat verdiği selâmı almak vaciptir. «Aleyke veya ve aleyke mislehû» diyerek.

Bu konuda Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

Hıristiyan ve Yahudilere selam vermeyin. Yolda onlardan biriyle karşılaştığınızda onu yolun kıyısından geçmeye mecbur edin, siz ortadan gitmeye bakın.

Gerçekten Hıristiyan ve Yahudilere selâm vermek doğru değildir. Çünkü selâm vermek, onlara değer vermek demektir. Kâfirlere değer vermek ise caiz değildir.

Peygamberimiz diyor ki:

2— Eksiksiz bir imana sahip olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevip saymadıkça da eksiksiz bir imana sahip olamazsınız.

Beni dinleyin!... Size yaptığınızda birbirinize karşı sevgi ve saygı bağlarını güçlendirecek olan şeyi bildireyim mi? Öyleyse çokça selâmlaşınız.

Bu sözlerden anlıyoruz ki selâmlaşmak ve selâmı yaygınlaştırmak, hatta selâmı tanıyalım, tanımayalım bütün Müslümanlar arasında bayraklaştırmak her mü'minin boynana borçtur.

SELÂM VERMENİN MEKRUH OLDUĞU YERLER

Açıktan Kur'an okuyana selâm vermek mekruhtur. Fakat hem Kur'an'ın hem de selâm almanın sevabına erişebilecek durumda olan kimseye vermekte bir sakınca yoktur.

İlmî sohbet yapanlara, ilmî çalışmalarda bulunanlara selâm verilmez. Kur'an dinleyenlere selâm verilmez. Ayrıca ezan okunurken, kamet getirilirken selâm alınıp verilmez. Gizli bile olsa en doğru olan görüşe göre bu saydığımız yerlerde selâm almak doğru değildir.

Peygamberimiz diyor ki:

3— Enes İbni Malik anlatıyor: Tam on yıl Peygamber'in (s.a.v.) hizmetinde bulundum. Bir günden bir gün bana yaptıklarım için, «Bunu niye böyle yaptın? dememiştir. Yine yapmadıklarım için de kalkıp da bana, «Bunu niye böyle yapmadın?» diye sözünü etmemiştir. Yalnız bir gün bana, «Ey Enes!..» dedi. «Sana bir tavsiyem var: Geceleri bol bol namazla geçirirsen koruyucu meleklerinin sevgisini kazanırsın; evine girdiğinde çoluk çocuğuna selâm verirsen Allah bet bereketini artırır; eğer yatağa yatarken banyo yapıp da yatma imkânına sahipsen yap. Eğer o gece ölürsen şehid olarak can verirsin.

Evinden çıktığında yolda her karşılaştığın kimseye selâm verirsen Allah iyiliklerini artırır; müslüman büyüklere karşı vakarlı (ağır başlı) ol; küçüklerine karşı da, merhametli ol. İşte bu öğütlerimi yerine getirdiğin takdirde ben ve sen Cennette (Şehadet parmağıyla orta parmağını birleştirerek) şunlar gibi olacağız.

Ey Enes!... Şunu bil ki Allah ağzına attığı bir lokma ve içtiği bir damla su karşılığında Allah'a şükredenden hoşnut kalır.

Peygamberimiz diyor ki:

3— Ey insanlar!... Selamı yayın; yoksulları doyurun, herkes derin 

uykusunda uyurken namaz kılın. Eğer bunları yaparsanız selâmetle Cennete girersiniz.

Peygamberimiz diyor ki:

5— Cennette içi dışından, dışı içinden görünen (şeffaf) bir köşk vardır. Orada hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın duymadığı ve hiçbir insan kafasının düşünmediği rengârenk nimetler yer almaktadır. Dinleyenler, «Ey Allah'ın elçisi!...» Bu köşk kimlere hazırlanmıştır.» diye sordular. Peygamber de şöyle cevap verdi: «Selâmı yayan, yoksulları doyuran, devamlı orucunu tutan, geceleri herkes derin uykuda uyurken namaz kılanlara hazırlanmıştır.»

Dinleyenler tekrar, «Buna kimin gücü yeter, Ey Allah'ın Resulü?» diye sorunca Peygamber şöyle karşılık verdi: «Size şunu bildireyim ki yolda mü'min kardeşiyle karşılaşıp da ona selâm veren, selâmı yaymış; çoluk çocuğunu doyasıya kadar doyuran, yoksulları doyurmuş; Ramazan ayı ile altı gün de Şevvalden oruç tutan, devamlı oruç tutmuş; yatsı namazını camide cemaatle birlikte kılan da herkes derin uykusunda yatarken gecelerini namazla geçirmiş demektir.»

SELÂM VERMENİN MEKRUH OLDUĞU KİMSELER

Şu kimselere selâm vermek mekruhtur (doğru değildir)

  1. Hadis okuyana,

  2. Ezan ve kamet okuyana ve dinlerken ezan ile kametin sözlerini tekrar eden cemaate.

  3. Helada bulunana. Ebu Hanife'ye göre helada bulunan kimse verilen selâmı içinden alır. Fakat diliyle iade edemez. Ebu Yusuf'a göre ise ne içinden ne de dışından alıp veremez. İmam Muhammed'e göre heladan çıktıktan sonra verir.

  4. Namaz kılana.

  5. Dilenciye. Dilencinin verdiği selâm da alınmaz.

  6. Mahkemede karar veren hâkime. Hâkime verilen selâmı da iade etmek borç değildir.

  7. Ders veren hocaya. Hoca verilen selâmı iade etmek zorunda değildir.

  8. Oyun oynayana.

  9. Gülene.

  10. Yalancıya.

  11. Manasız şeylerle uğraşana.

  12. Küfredenlere.

  13. Alaycılara.

  14. Karı-kız gözlemek için yol başlarında duranlara.

  15. Çıplak olanlara.

  16. Sokakta meşgul olana.

  17. Herkesin gözü önünde yemek yiyene.

  18. Şarkı okuyana,

  19. Falcılara.

  20. Kafirlere.

«Bu açıklamayı, "Selâm, kelâmdan öncedir.» diyen Peygamber hadisini incelerken İbni Kemâl Haşa vermiştir.

Peygamberimiz diyor ki:

6— Selâm vermeden konuşmaya başlayanlara sakın karşılık vermeyin (kendi kendine konuşsun dursun.)

Peygamberimiz diyor ki:

7— İki mü'min selâmlaşınca lânetlik şeytan, «Yazık, bu iki mü'min Allah kendilerini affetmedikçe birbirinden ayrılmayacaklardır!..» diye ağlayıp dövünmeye başlar.

Din uluları diyor ki:

Hıristiyanlar, ellerini ağızlarına koyarak; Yahudiler, parmağıyla işaret ederek Mecusiler (ateşperestler) eğilerek (reverans ederek); Araplar, «Allah uzun ömürler versin» diyerek; Müslümanlar da, «Esselâmü aleyküm.» diyerek selâmlaşırlar.

Bütün selamlaşmaların en güzeli ve Allah katında makbul olanı Müslümanlarınkidir.

Peygamberimiz diyor ki:

8— İmrân İbnil Hasîn anlatıyor: Bir gün bir adam gelerek Peygambere (s.a.v.), «Esselâmü aleyküm..» diye selâm verir. Peygamber de selâmını aldıktan sonra adama, «Bu selâmına karşılık on sevap alacaksın.» der.

Bir başkası gelir, «Esselâmü aleyküm ve rahmetûllah» der. Onun da selâmını aldıktan sonra «Sen de yirmi sevap kazandın» der.

Daha sonra gelip de, «Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü» diyerek selam verene, «Sen otuz sevap kazandın.» der.

Nihayet en son gelerek «Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü ve mağfiretûh» diye selâm verene de sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), «Sen de kırk sevap kazandın.» diye cevap verir.

— Mişkâtül-Medabih —

DÜRRET'ÜL-VAİZİN


 
SELAMLAŞMA ADABI
 
Allah (c.c.): Bir selamla selamlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile selamı alın, yahut aynıyla karşılayın. Şüphesiz ki Allah. her şeyin hakkını gerektiği gibi arayandır, buyurur. (Nisa, 86)
Selam: Ayıp ve fenalıklardan uzak ve hayatın uzun olması anlamında duadır.
En güzel selamlaşmak: Esselamü aleyküm denilince, ve aleykümüs selamü verahmetüllah şeklinde, veya:
- Esselamü aleyküm verahmetüllah denilince
- Ve aleykümüsselamü ve rahmetüllahi veberakatüh, şeklinde selama karşılık vermektir;
Selamlaşmada adab:
1- Mü'minlerin bulunduğu yere girildiğinde ve oradan ayrıldığına selam vermek. Peygamberimiz (s.a.v.): "Sizden biriniz meclise geldiği zaman selam verdiği gibi, ayrılırken de selam versin. Çünkü birinci selam sonrakinden daha faziletli değildir." buyurur. (Tirmizi, es-Sünen).
2- Gayri müslümlerle karşılaşıldığında. önce onların selam vermesini bekleyerek, selamlarından sonra "ve aleyke" demek,
3- Müslümanların olduğu bir yerde tanıyıp tanımamaya bakmadan herkese selam vermek,
4- Selamlaşmada: küçük olanın büyüğe, az olan grubun çok olanlara. yürüyenin oturana, binit üzerinde bulunanın yaya olana selam verme adabına riayet etmek,
5- Fesat çıkarmayacaksa, akraba kadınlarla da selamlaşmak.
6- Verilen selama cevap vermek vaciptir. Topluluk içerisinden birinin cevap vermesiyle diğerlerinin üzerinden selam alma farziyyeti sakıt olur;
7- Selama hemen cevap vermek. Mümkün olduğunca cevabımızı verene duyurmak,
8- Selam verirken ve alırken sesimizi çok yükseltmemek ve kısmamak.
9- Selam verirken ve alırken sesimizi hürmet ifade edecek şekilde ayarlamak.
10- Selamı duymazlıktan gelmemek (saygısızlık ifade eder).
SELAMIN VERİLİP ALINMAYACAĞI YERLER:

1- Tuvalette ve hamamda verilip alınmaz,
2- Günaha sebep olan veya günahla meşgul olduğu halde selam verilmez alınmaz.
3- Kur'an okuyana, hadis rivayet edene, vaaz edene, ezan okuyana, kamet getirene ve namaz kılanlara selam verilmez,
4- Fitneye sebep olacağı endişesi ile, genç ve yabancı kadınlara selam verilmez. Onların selamına sesli cevap verilmez.
 

"Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır." [Nisa suresi: 86.ayet]

Selam; karşıdaki insanın Allah’ın rahmetinden feyizlenmesi için bir mü’minin, diğer mü’min kardeşine yapmış olduğu bir duadır. Bu sebeple dinimizde selam vermek çok büyük sünnetlerdendir. Kur’an-ı Kerim’de de bu konuyla alakalı birçok ayet vardır. Mü’minler cennete girerken onların selamlarla karşılacakları belirtilmiş, Allah’ın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e birçok yerde selam verdiği anlaşılmıştır.

"Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara deki: Size selam olsun" (El-En'am, 6/54.)

"Elçilerimiz (melekler) İbrahim'e müjde getirdiler ve "sana selam olsun" dediler." (Hûd, 11/69)

Ahiret hayatında da selamlaşmanın aynı kelimelerle yapılacağı belirtilir. "Melekler: "Sabrettiğinize karşılık size selam olsun..." derler." "İman edip de iyi işler yapanlar, Rablerinin izni ile içinde sonsuza kadar kalacakları altından ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri söz "selam"dır. (İbrahim, 14/23; bk. Yunus, 10/10)

"Onlar meleklerin "size selam olsun. Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık cennete girin" diyerek, tertemiz bir şekilde canlarını aldıkları kimselerdir." (en-Nahl, 16/32)

"…evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar." (Nur suresi: 61)

'Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere izin almadan, selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu, sizin için daha iyidir.' (Nur suresi: 27)

Selamın İslam toplumunda yaygınlaştırılmasını emreden Allah elçisi, bir hadisinde bunun toplumsal sonucunu şöyle açıklamıştır:

"Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir ameli size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız."

hadis-i şerifine binaen selam verme dinimizde büyük bir önem arzetmiştir.

Dinimize göre selam vermek “Selamün Aleyküm” veya “Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü” demektir. Hanefi mezhebine göre selam vermek büyük bir sünnet olup, selam almak vaciptir. Bir kişi bir zümreye selam vermişse; o zümreden bir kişi selama icabet ederse herkesin
üzerinden vacip hükmü kalkmış olur. Ama kimse selamı almaz ise herkes yükümlü olmuş olur.

Günümüzde kullanılan "hayırlı sabahlar", "hayırlı akşamlar", "iyi günler", "iyi akşamlar", "günaydın" veya "tünaydın" gibi deyimler, selam verilenler üzerinde huzur, güven ve esenlik meydana getirebilirse de "İslam'a ait selam"ın yerini tutmadığında açıklık vardır. Belki bu deyimler asıl selamlaşmadan sonra dua ve temenni niteliğinde söylenebilir.

Selamlaşma dil ile olmalıdır. Bu konuda Tirmizi'nin bir rivayetinde Hadis-i Şerifte:

'Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin, çünkü Yahudilerin selamı parmaklarla işarettir, Hristiyanların selamı da avuçlarla işarettir.'

denmiştir.

Selam vermek toplumuzda olduğu gibi sadece bir yere girerken değil, aynı zamanda bir yerden çıkarken de yapılması gereken bir harekettir. Bir yere girerken verilen selamla çıkarken verilen selam arasındaki fark bir Hadis-i Şerif’te bakın nasıl belirtilmiş:

'Biriniz bir meclise gelince selam versin. Kalkmak isteyince de selam versin. Birinci selam ikinciden evla değildir. (ikisi de aynı derecede ehemmiyetlidir.) (Tirmizi)

Boş bir yere, eve veya camiye girdiğimizde bile selam vermek sünnettir. Umulur ki; orada bulunan melekler veya mü’min cinler bulunur da; selama cevap verirler.Selam bir duadır; böylece hiç bilmediğimiz ve görmediğimiz ama varlıklarına inandığımız meleklerin ve cinlerin dualarını üzerimize almış oluruz.

Selamların en güzeli Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (sallalahü alehi ve sellem)’in üzerine olsun.

Allah; birbirimize verdiğimiz selamları kendi katında makbul olan dualardan eylesin.

Amin

selam verme şekilleri

selamun aleyküm:en kısa şekli (10 sevap)


esselamun aleyküm:en sadesi (100 sevap)

esselamun aleyküm verahmetülllah:en uzunu(1000 sevap)


 204- Ve ey müminler hatta ey insanlar! Kur'ân okunduğu vakit namazda, hutbede veya herhangi bir yerde ve mecliste hemen kulak verip onu dinleyin, ve ağzınızı tutup susun ki, rahmete erdirilesiniz, rahmete erdirilmeniz arzu edilsin. Zira susmak iyice dinlemeye, iyi dinlemek de basirete, o da iman ve iyi dinlemek de basirete, o da iman ve salih amellere, iman ve ameller de ilâhî rahmete ve nimete ermeye sebep ve yoldur (araf 204)

SeLam vermek bir duadır

Nisa sûresi, âyet: 86
 
  Bugün 6 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol